20 Aralık 2011 Salı

İlk...

Öncelikle merhaba..

Her zaman ilkler çok zordur. Buraya yazmayı düşündüğüm ilk cümle, ilk aşk, ilk korku daha bir çok şey. 

Hiçbir zaman kendimi anlatmayı sevmedim. Bunun boşa bir çaba olduğunu düşündüm.. Çünkü ben ne kadar anlatırsam anlayatım karşımdaki beni kendi gördüğü gibi değerlendirecekti.. Anlattıklarımla, söylediklerimle değiştirebilir miydim fikrini? Sanmıyorum. Hep bir yerde unutulacaktı cümleler. Akılda kalan yaptıklarım olacaktı. 

Yaptıklarımı düşündüm de.. Maymun iştahım.. Söylemekte zorlandığım şeyler.. Özellikle sevdiğimi söylemekten deli gibi korkuyorum.. Birine onu sevdiğimi söylediğim zaman tüm silahları eline vermiş gibi hissediyorum.. Hiç bilmediğim bir yerimden derin bir acı çıkaracağını biliyorum.. 

Kafam dağınık.. Cümlelerim de öyle.. Üzgünüm çünkü..

Yaklaşık bir yıldır hayatımda kimse yok.. Olmasını istemediğim için mi? Hayır.. Olmasını istiyor muyum? Ona da hayır. Umursamıyorum.. En azından umursamıyormuş gibi görünüyorum.. Etrafıma bakıyorum. Çift arkadaşlarıma hemen hemen hepsi mutlu görünüyor.. Sonra tek başlarına kaldıklarında birbirleri hakkında konuşuyorlar.. Gerçek  bu mu? Olması gereken bu mu? İki insanın birbirine tamamen dürüst olması mümkün değil mi? Bence mümkün.. Az da olsa var. Bir gün beni bulur mu ümidim yok. Aptallıklarım var sadece.. 

Bundan bir süre önce ofiste geç saatler kadar çalışmış sonrasında internete girmiştim.. Unutmuyorum bir cuma akşamıydı.. Saat 23.00 civarları.. Hemen çıkmak istemedim.. Trafik azaldıktan sonra geçerim dedim.. Bekleyenim yoktu nasılsa.. Msn'i açtım.. Uzun zaman önce tanıştığım fakat konuşmadığım bir adam online idi.. Selam verdi.. Konuşmaya başladık.. Neden ve nasıl oldu bilmiyorum tüm içimdekileri dökerken yakaladım kendimi.. Çünkü o dönemde günde yaklaşık 18 saat çalışıyor ve sadece duş almaya vakit buluyordum.. Arkadaşlarımla yapabildiğim tek şey telefon konuşmalarıydı ve ana fikri çok özlediğimdi.. Neyse bu adamla konuşurken bana "sakin ol.. Sadece birinin sana sıkı sıkı sarılmasına ihtiyacın var." dedi. Sanırım hiçbir cümle bu kadar yaralamadı, kırmadı beni.. Haklıydı.. Kimse sarılmıyordu bana.. Arkadaşlarımdan ve ailemden bahsetmiyorum.. Uzun zamandır sevdiğim, önemsediğim, hoşlandığım kimse sarılmıyordu bana.. Sadece anlık, zayıf hatta zavallıca şeyler yaşıyordum.. Oysa yıllar önce kendime bir söz vermiştim.. Ben mutlu olmak için elimden geleni yapacaktım.. Ne gerekiyorsa şartları zorlayacaktım.. Sadece sevgili ya da hayatla ilgili olmayacaktı bu mutluluk hali.. Boğazıma yumru oturmayacaktı mesela.. Ya da biri elleriyle sıkmayacaktı kalbimi.. Olmadı.. 28 yaşına geldim ama anlık mutluluklar haricinde aklımda kalan çok az şey var.. 

Hayatım çalışmak, okumak ve arkadaşlarımla konuşmaktan ibaretti.. Arkadaşlarımın yanından ayrıldığımda koşarak yanına gideceğim biri yoktu mesela.. Ya da geç saatlere kadar çalıştıktan sonra buz gibi ayaklarımla yatakta yanına gireceğim ve benden kaçacak biri de yoktu.. Ortada olanlar sadece seks yapmak isteyen tiplerdi.. Terslesem bile yine de vazgeçmeyen zararlılar.. İçimi boşaltan ve beni ben olmaktan çıkaran zavallılar.. 

Oysa ben sahilde yürümeyi ve martılara isim takmayı seviyordum.. Martıları konuşturmayı seviyordum.. Balıkları yakaladıklarında onlara kızmayı seviyordum.. Ter içinde tanımadığım birinin kollarında olmayı sevmiyordum hiç.. 

Şimdi başka bir ülkede şehrin sokaklarını yürürken biseksüelin yakışıklısı ile yaşadıklarını okudum.. Eskiden yaşadıklarım aklıma geldi.. Hissettiğim acıları anımsadım.. Aynı tazelikle geri döndüler.. Kovdum onları.. Yeri yok artık.. 



Sahile ineceğim şimdi.. Burdaki martılara Kuzguncuk'taki Haspi Martı'yı tanıyıp tanımadıklarını soracağım.. Tanıyorlarsa onu özlediğimi söylesinler.. Yakında dönüyorum.. Merak etmesin simit sözümü unutmadım..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder